31 Temmuz 2009 Cuma

ONARIM



Bana getirilmişti.

Kırdım.—

Nasıl oldu bilmiyorum : galiba sallantılı, dengesiz bir yere koymuşum, yeterince dikkat etmeden; sonra, ters bir hareket etmişim— düştü, kırıldı…

Yeterince düşünmemiştim üzerinde, demek.

Elimdeki, artık, birkaç iri parça ile birsürü ufacığıydı; bazısı, neredeyse, kırıntı, kıymık— öyle, dağılmış duruyordu…

Tek tek bir yere topladım hepsini: Yokolmamalıydı.

Gittim, uygun bir zamk aldım.

Geldim, hepsini bir kağıt üzerinde düzenleyerek, biraraya getirmeğe başladım: şu parça, buna uyuyor— mu; ya, bu, şuna…

Zamanla, parçaların kopma noktalarındaki dokularının; ve zamkın, tutma ve yapıştırma niteliklerini, öğrendim. Bazı parçalarsa yapıştıralamayacak kadar ufaktı; onların bulunmaları gereken yerlerde boşluklar oluştu.

Tek tek yapıştırdım, yapıştırabildiklerimi. Çok uğraştım. Sonunda ortaya aslının eğri-büğrü bir simgesi gibi birşey çıktı— ve, şu tümce:-

’Dikkatsizlik ederek düşürüp kırdığın —sevdiğin kişinin izlerini taşıyan; senin için değerli—

bir nesneyi, parçalarını tek tek toplayıp, dikkatle— saatlerce uğraşarak— özel olarak

aldığın bir zamkla yapıştırıp onardığında, ortaya, orası burası eksik-gedik, yamru-yumru

bir şey çıkar— ama eskisinden de daha değerlidir artık; çünkü, şimdi, senin izlerini de

taşıyordur.’

Başka birşey yapamazdım.



Oruç Aruoba – Yakın

Hiç yorum yok: