8 Şubat 2008 Cuma

Özlem ...



Klasik olarak hasta oldum yine, vurdum kafayı yatıyorum burda da ve bu sefer naz yapacak anne ve abla mevcut değiller ... Bu da iyi kapak oldu bana. Ama elim ayağım durmuyor tabi, aklımda ... Gripten, nefes alamamaktan uyuyamadığımdan, aklıma gelen gelene. Üç sene boyunca otobüsle işe gidip gelirken ve boğaz köprüsünün üzerinden geçmek durumunda kaldım. Sabahın köründe yoğun İstanbul trafiğinde ( kabus gibi) yapacak bir şeyiniz yoktur. İtinayla cam kenarına oturulur. Eğer öyle bir şansınız varsa tabi, artık yaşlı yaşlı amcalarımızın dahil kulaklarında görebileceğiniz elektronik müzik çalarımız çıkarılır. Kitabımız, kimimiz gazete, kimimiz yanında hiç bir şey taşımaz ki dikkati başkalarının üstünde olsun, en ufacık bir falsoda olay çıkarsın,(İngiltere'de herkesin elinde bir kitap ya da gazete var, sana sağ gözünün ucuyla bakmaz adam, ne yaparsan yap), ayaktaysan tutunursun bir pis boruya, yapışırsın hatta nedense bir daha hiç kopmayacakmış gibi, yol boyunca uyuklarsın ... Ben o yolculuklarımın hemen hepsinde - kesinlikle abartmıyorum- tam Boğaz Köprüsü hizasında uyanıp, o güzelliğe gözlerimi açık tutardım, her seferinde kendi kendime söylenip, sanki daha önce hiç görmeyecekmiş gibi neden bakıyorsam, diye hayıflanırdım, hatta kaçırırsam, sonunda yakalarsam, kafamı arkaya çevirip bakardım. Resmen bir takıntı gibi, eğer bakmazsam kaybolacak gibi. Ve derdim, başka hangi memleket her sabah bu kadar farklı ve güzel bir sabaha uyanabilir ve hangi millet bu güzelliği gerçekten farketmeden vurdumduymaz yaşayabilir. Hangi millet o güzelim mimarinin içine bu kadar çirkin binalar dikebilir, gökdelenleri adamın gözünün içine sokar gibi, hangi iyi bir halt yapıyormuş gibi bu kadar çarpık görünümüne karşın, mantar gibi türetebilir. Burada o kadar az çok katlı bina var ki, en ufacık bir heykelin etrafı çiçek gibi temiz, uçakta gelirken ilk başta inanamadım herhalde daha Londra'nın üzerinde değilizdir diyordum bu kadar düzenli küçük yapıların üzerinde geçerken. eminim İstanbul'un üzerinde geçerken milyonlarca ışık, Boğaz Köprüsü'nün heybetli görünümü biraz olsun, kapatıyordur çirkinlikleri - aslında umuyorum- yine de görmüyor muyuz işte, bilmiyor muyuz ya da, gelip geçen turistlere, nasıl bu şehri bu kadar korunmasız bırakmışlar bu hoyrat kullanıma karşın dedirtmiyor muyuz ?
Hoş aslında konum bu değil, konum her sabah o köprüyü görmeden içimin rahat etmemesi ve şimdi hiç görememem, özlemem ... Oruç Aruoba'nın dediği gibi -

Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen


Ben de o kadar istiyorum, bu sabah o köprünün üzerinden geçip yine kaçırdığımda kafamı arkaya döndürüp inatla her gün bakmaya doyamadığım güzelim İstanbul'a yeniden bakmayı.....

Bir de yine istiyorum photoshopla siler gibi bütün o gökdelenleri, çirkin binaları, bu çarpık kentleşmeye izin verenleri, gülümsemeyi unutmuş insanları, nezaketten haberi olmayan saygıdeğer otobüs şöförlerini, yeşil kalamayan alanları, kesiyorum yerlerinden, buluyorum 'google'dan eski bir İstanbul fotoğrafı her güzelliği olması gereken yere yerleştiriyorum itinayla, Beyoğlu'na nazik iyi giyimli fötr şapkalı amcaları, birbirine sabahları günaydın diyen mahalle insanları, elinde bakraçıyla dolaşan sütçüleri, yoğurdunu neredeyse bıçakla kesip satan omzunda iki kefeli dolaşan yoğurtçuları, parkları, bahçeleri...inadına yeniden yerleştiriyorum. Hani Abidin'e değil de bana sorsa Nazım ' mutluluğun resmini yapabiir misin?' diye ...Photoshop işi biraz ama eminim sen de benim yerimde olsan sen de mutlu olursun diyeceğim ...

Özlüyorum, gidip görmek istiyorum, gidemiyorum, göremiyorum, yine de istiyorum ....

Photo: Müge ALEV

5 yorum:

Adsız dedi ki...

oyy geçmiş olsun güzelim ya

Müge ALEV dedi ki...

bütün bu yazdıklarmıa tüm yorumun bu mu yahu :)) teşekkürler :))

Adsız dedi ki...

Londra'ya gelenler iki ay icinde muhakkak "homesick" e yakalanir! Merak etmeyin surundurur ama oldurmez. :)

Müge ALEV dedi ki...

Umuyorum... Şu iki gündür buradaki nefis havada evde kalmak beni öldürmeye yetecek yoksa :))

Aytul dedi ki...

Canım ,bahsettıgın tum bu guzellıklerı hergun oyle cok gormezden gelıyoruz kı...Valla sucluluk duyuyorum sımdı...