7 Mart 2008 Cuma

Londra Yuruyusleri


Dun hayatim boyunca unutamayacagim bir gundu benim icin. Turk Restaurantina gittik. Cok guzel bir yemek ardindan bir Turk kahvesi. Yan masamizda cok tatli bir cift vardi. Bir on sene sonra oyle olmak istedigimi farkettim. O kadar sicak ve sevgi dolu bakmak birinin gozlerinin icine ...Londra'daki cogu yasli insanin bana yasama sevinci verdigini soyleyebilirim nedeni ise sanirim ekseriyetle kendi islerini kendilerinin yapmalari konusundaki israrlari,buna bagli olarak hayata sarilmalari dort elle, buradaki insanlar yaslilara inanilmaz saygili benim gozlemledigim kadariyla su dort aydir....Covent Garden'dan Waterloo Koprusu'nu gecerek epey bir yuruduk. Adim basi sokakta muzik yapan insanlar, mutlu olmamak icin gercekten ciddi bir sorununuz olmasi gerekir bu sehirde ve evde kalmiyor olmaniz surekli... Manzara inanilmazdi. Icim kipir kipirdi. Sonra bir yerde oturup bir seyler ictik. Ben yeni hastaliktan kalkmanin ve hala antibiyotik kullanmanin etkisi ile sadece su icebildim. Hayir zaten boyle zamanlarda icindeki enerjiye bir suyla sakinlestirmek zor oluyor sadece. Disarida saksafon calan adami oylece dinlerken ve sesini duymadan sadece calis tarzina bakarak ne kadar icten oldugunu dusundum ve benim de ayni o adam gibi, o adamin saksafonu calisi gibi hayata karsi ne kadar tutkulu ve samimi oldugumu dusundum. Butun hayatim gozlerimin onunden gecti. Hani insan bazen zamani durdurabilmek ister ya. Cok sansli oldugumu dusundum, cok guzel bir hayat yasadigimi. Gozlerim doldu yine...Film festivali baslamis, elimde katalog film secerken bu filmleri bu sene Londra'da seyredecegim dusuncesi, biraz sonra insanlarin gitmek ve gormek icin can attigi Tate Gallery'nin onunden gecmek ve crack hakkinda olasi bir sohbete maruz kalmak, kendimizce yorumlamak, bir resmin onunde yarim saat durup nereydeyse aglamak uzere oldugumu anlatirken - Kimin resmiydi?- sorusuna ancak sessiz kalmak ve ardindan kahkahalarla gulmek. O resim ki sadece bordo bir zemin uzerine bana gore bir pencere golgesi verilmis. Bir odanin icinde yaklasik on tane, uc asagi bes yukari ayni resim var. Bana hayata acilmis pencereleri animsattilar ve cidden cok begendim ve hala hatirlamiyorum kime ait oldugunu, isin ironisi, bakip bakmadigimi hali hazirda hatirlamiyor olmam.
Thames Nehri'nin kenarindan yuruyup London Bridge'e dogru Waterloo taraflarinda butun agaclari mavi kucuk isiklarla aydinlatmislar. Bir filmin icinde yuruyor gibi oluyorsunuz. Dun cok guzel bir gundu, benim hayatima ait bir filmin en iyi 'goruntu' odulunu alacak kadar guzel ve ictendi. Sansli hissettim her seye bu kadar yakin ve uzak olma konusunda kendimi.

07/03/2008

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Cok guzel bir yazi olmus, tam da benim gormeyi umdugum cinsten. Insan yeni bir ulkeye gittiginde reseptorleri acik oluyor, cok ilginc ayrintilari yakaliyor, zamanla algilamaniz degisiyor ister istemez. Ornegin Covent Garden benim neredeyse hergun icinden gectigim bir yer oldugu icin bana o kadar kiymetli gorulmuyor, insan kaniksiyor herseyi zamanla.

Dun ben de Covent Garden ve Tate Modern'daydim, birbirimize teget gecmisiz. Bu arada ben sizi hep Kuzey Londra'dasiniz gibi dusunuyordum, malumunuz orada kucuk bir Turkiye var, meger Guney Londra'daymissiniz. Ben de London Bridge'e fazla uzak degilim, komsuyuz yani.:)

O bahsettiginiz ressam Rothko. Yorumuzda haklisiniz birbirine benzer pencereler cizmis, basit gorunumlu olmakla birlikte bilicaltina fena hitap eden resimler bunlar, bazilarinda insana gulme bazilarinda aglama hissi veriyor. Bir kac yil once channel five'da bir programda su anlatildi: Bir ilkokul grubu Tate Modern'a gezi duzenler, o bahsettiginiz oadaya gelince 7-8 yaslarinda bir kiz cocugu Rothko'nun o resimlerinden biri onunde aglamaya baslar. Ogretmeni niye agladigini sorar kucuk kiza, kiz da bu resmi kim cizmisse cok mutsuz biri olmali der. O resim Rothko'nun intihar etmeden once en son yaptigi resimdir.

Müge ALEV dedi ki...

Coookk tesekkurler. Bu yorumun uzerine soyleyecek hem milyon tane sozum var hem de yok ... Rothko ....Tamamdir artik unutmam asla. Bir kez daha utandim :) Sizinle gezmek varmis bu sergiyi hikayeyi o anda ogrenmek guzel olurdu. Ama tekrar gidip bakacagim o resimlere bu bilincle.
Degerli bilgilerinizle blogumu sereflendiriyorsunuz tekrar tekrar tesekkurler. :)

Müge ALEV dedi ki...

Bu arada evet komsuyuz sanirim London Bridge bana 2 durak mesafede tube ile :)

Adsız dedi ki...

Modern sanatin ne kadar etkili olabilecegi konusunda iyi bir ornek olmasi nedeniyle aklimda kalan bir hikayeydi, begendiginize sevindim.

Zaten cumartesi gunu "benim mahallede" gezmissiniz hep oradan belliydi komsu oldugumuz. Artik bende "kül" biterse sizden isterim.:)

Tower Bridge ilginc bir gorunmez sinir olusturuyor o bolgede, city tarafi son derece hareketli, Bermondsey tarafina adim attiginizda aniden kasaba sakinligi cokuyor ortama. Hep sasirtmistir beni bu.

Müge ALEV dedi ki...

"kül" bitmesine gerek kalmasin her zaman bekleriz :) bir Turk kahvesi icmeye :)

Adsız dedi ki...

Bilmiyorum buralarda Turk kahvesi yapan yer bulabilir misiniz? Ne de olsa gurbet eldeyiz.:)

Müge ALEV dedi ki...

bizzat ben kendim yapiyorum efendim :) tum techizat mevcut :)

Adsız dedi ki...

Siz tam techizatli gelmissiniz Turkiye'den. :)

Isterseniz once ben bir evsahipligi yapayim size, sadece bizim mahalleye ozgu Starbucks derler bir cafe var, orada size ben bir ingiliz kahvesi ismarlayayim.

Bana ulasmak isterseniz ingilteredefteri@googlemail.com a email gonderebilirsiniz.